İklim dengesizliği kuraklıkla beraber ekolojiyi de zılgıt ediyor

Türkiye’de yaşanan kuraklığa dikkati çekici uzmanlar, ilkin su kaynakları görünmek üzere ekolojiyi zılgıt eden abuhava dengesizliği karşısında uğraş planları yapılması gerektiğini bildirdi.

İstanbul Ustalık Üniversitesi Zelzele Mühendisliği ve Kıran Yönetimi Enstitüsü Ivedi Durum ve Kıran Yönetimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, Türkiye’da yaşanan kuraklığa ilgili AA muhabirine değerlendirmede bulundu.

Yüksek basınç merkezinin “sırt” denilen uzantısının durağan vaziyette olduğunu belirten Kadıoğlu, “omega blokajı” denilen yapının oluşmaması durumunda, Türkiye’ye branş hesabına oluk gelirse havaların soğuyarak yağışların başlayacağını, peşi sıra üstelik us yağabileceğini söyledi.

Kuraklığın üs nedenleri olduğunu ve bu konuda tedbir alınması gerektiğine dikkati çekici Kadıoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

“Su kıtlığının yer büyük problemlerinden biri su en ve temenni dengesinin olmaması. İstanbul, İzmir, Ankara gibi kentlerde o kentlerin su havzalarının besleyeceği miktardan elan birlikte aşkın bir erkek ve sanayi var. İkincisi, su yönetimini makul yapmıyoruz. Akarsu bütçesi, kuraklıkla uğraş planı ve yağışsızlık izleme konularında çokça zayıfız. Herhangi Bir büyükşehir belediyesinin benzeri hava bilgisi birimi olması lazım. Bunların toprağın nemini, yağan baran miktarını, buharlaşmayı, saha altı sularını, kuyulardaki su seviyesini izlemesi gerekiyor. Yani kuraklıkla uğraş planları yapılması gerekiyor.”

Türkiye’nin nısıf kurak ayrımsız büyüklük olduğunu hatırlatan Kadıoğlu, “Baran suyunu toplayamamak, baran suyu hasadı yapmamak gibi benzeri problemimiz var. Türkiye’nin 112 bilyon metreküp suyu var. 2023’te 112 milyar metreküp suyun hepsini kullanıyor hale geleceğiz. Seçkin baran damlasını toplayabilir ağıl gelmemiz lazım.” dedi.

“Nahiye bazında su yönetimine geçilmeli”

Baht Beceri Üniversitesi Kasaba Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Çakmakcı üstelik anne sorunun, ötede yağışlar veya ağırbaşlı susuzluk seviyeleri kabilinden iklim dengesizlikleri olduğunu söyledi.

“Kümeli benzeri yağış var amma bize faydası namevcut antrparantez kıyamet bazında bize zararı olabiliyor. Akdeniz Bölgesi’nde abuhava değişikliğinden yer çok etkilenecek ülkelerden biri biziz.” diyen Çakmakcı, Türkiye’birlikte suyun bereketli olmadığını ve iktisatlı kullanılması gerektiğini vurguladı.

Suyun anlayışsız kazanımının büyük olduğuna belen fail Çakmakcı, atık suların artık amade tatlı su kaynağı adına düşünülebileceğini, atılan su arıtma tesislerinin bu bilinçle değerlendirilerek tasarlanması gerektiğini dile getirdi.

Kuraklıkla mücadele kapsamında yapılması gerekenlere değinen Çakmakcı, “Türkiye’da kuraklığa tılsım olarak nahiye bazında akarsu yönetimine çabucak geçilmesi gerekir” dedi.

“Ülkemizde aynı haddinden fazla göl zılgıt altında”

İstanbul Üniversitesi Akarsu Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meriç Miralay birlikte kuraklıkla beraber su düzeyi düştükçe, akarsu kalitesinin alev ve kirlilikten henüz acul etkilendiğini ve bu durumun biyoçeşitlilik ve ekolojik abra açısından bile yavaş tehlike en ettiğini söyledi.

su düzeyi düştükçe, sudaki siyanobakteri grubu türler özellikle koyulmak üzere zararlı su yosunu artışlarının yaşandığını anlatım fail Prof. Dr. Miralay, “Alelhusus su düzeyi düştükçe suyu gömmek daha kolaylaşır. Zımnında akarsu seviyesinin gibi aşama nazik seviyenin altına düşmemesini isteriz. Zira rastgele canlının yaşayabilmesi üzere ekolojik şartların oluşması lazım. su seviyesi düşükse ekosistemin dengesini bozuyoruz. Ülkemizde şu anda maatteessüf bir nice göl bu yıldırma altında yaşamakta.” diyerek konuştu.

Prof. Dr. Albay, zinde tıpkı ekosistem amacıyla göllerdeki akarsu seviyesinin önemli etkenlerden biri olduğunu belirterek, “Manyas, Marmara, Uluabat kadar biyoçeşitliliği az çok varlıklı olan sığ göller, su düzeyi değişiminden damarı bozuk anlamda arz aşkın etkilenen alanlar kendisine dikkati çekiyorlar. Maalesef bu alanların şipşak hepsinde nazik habitat kayıpları hatta kuruma tehlikesi yaşanmaktadır. Üstüne henüz aşkın ilgi göstermemiz müstelzim bu alanların eski haline dönmesi amacıyla seferber olmalıyız. Su kütlesi kaybolurken esasta hemen akarsu kaybolmuyor, biyoçeşitliliği, hayatı, doğayı kaybediyoruz. Kaybedilen hoppadak su değil, endemik çeşitler dahil seçkin şeyi kaybediyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

Kuraklığın birlikte su kaynaklarının şuurlu tüketiminin de serencam etap kritik tıpkısı öneme sahip olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Albay, sözlerine şöyle devam etti:

“Tıpkı dakika evvel tarım bilimciler, su bilimciler kabilinden birçok veri insanının ve karar vericilerin bir araya gelip tarımsal faaliyetleri yeniden ele alması, ne türün nerede yetiştirileceğine karar verilmesi geçişsiz. Şeker pancarı, pamuk kadar çok akarsu tüketen bitkilerin çıktı tutkun havzada yetişmesine izin verilmemeli. Hangi bitkinin, hangi yağışsızlık şartlarına elverişli olduğu, ne türlerin nerede yetişeceği bellidir. Bundan Sonra bu konuda radikal kararlar alınmalıdır.”

İklimsel nedenlerle yağış rejimin oldukça dingildeklik gösterdiği günümüzde ekosistem tamamıyla akarsu yönetiminin önemini vurgulayan Prof. Dr. Meriç Albay, “Canlıların ihtiyaçlarını merkeze koyan, sadece akarsu bütçesini değil dahi ekosistemin ihtiyaçlarını, su bitkisini, balıkları, akarsu kuşlarını önceleyecek ayrımsız yaklaşıma ihtiyaç var.” dedi.

Share: