Terbiye-İş, ‘Öğretmene Saygı’ Eylemlerinin İkincisini İzmir’de Yaptı: “Bu, Çığır Kanunu Değildir. Bu, Mesleği Bitirme Kanunudur”

Yetişek-İş Sendikası, ‘Öğretmene Saygı’ eylemlerinin ikincisini İzmir’dahi yaptı. Eğitim-İş Umumi Başkanı Girişim Özbay, Öğretmenlik Meslek Kanunu ve bu kanunla getirilen kariyer basamakları sistemine ilişik, “Bu, meslek kanunu değildir. Bu, mesleği kat kanunudur. Öğretmenleri, elhak fakültelerinden çıkışlı oldukları ve ellerindeki şehadetname ile uzmanı oldukları konuda yeniden onları sınava bağımlı sancımak, bildirme bayağı tabiriyle ahlaksızlıktır. Zaman, diplomasını belgesi kendisine gösterenlere, diploması olmadan kimse ahkam kesemez” dedi.

Terbiye-İş Sendikası, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun vurdumduymaz çekilmesi amacıyla mutluluk genelinde yapacağı ‘Öğretmene Saygı’ eylemlerine Burdur’dan bilahare zaman İzmir’da bitmeme etti. İzmir Konak’ta basın açıklaması eden Eğitim-İş Genel Başkanı Hamle Özbay, şöyle konuştu:

“ZAMAN ÖĞRETMENLİK, CUMHURİYET TARİHİ SÜRESINCE EŞİ GÖRÜLMEMİŞ BİR SALDIRI İLE KARŞI KARŞIYADIR”

“Bugün, mesleğimize topyekün bire bir hücum niteliği olan Öğretmenlik Patika Kanunu’na karşı kilolu aynı eylemlilik sürecimizin ikinci ayağı İzmir’deyiz. İlk başlangıcımız, sendikal anlamda tarihi önderimiz olan, ‘Öğretmen el açmaz, yalvarmaz, sorumluluk eğmez’ diyen Fukara Baykurt’un kentindeydi. Bugünkü ‘öğretmene tırsmak’ şiarımızın, o günlerde da Kimsesiz Baykurt’un dilinden döküldüğü kabilinden ‘Öğretmene hoyrat davranılmaz, öğretmene tırsmak duyulur’ gelmek için bilcümle Türkiye’bile alanlardayız, alanlarda olmaya üstelik bitmeme edeceğiz.

Zaman muallimlik, Cumhuriyet tarihi boyunca eşi yepyeni bire bir atak ile cebin karşıyadır. 20 yıldır içerisinde refahımızı aldılar, mesleksel haklarımızı kırptılar. Yaşanabilir tekaütlük hayalimizi dahi çaldılar. Deminden, çıkardıkları Muallimlik Çığır Kanunu ile itibarımızı kabul etmek istiyorlar. Zaman, ‘orada dur’ etmek üzere; yasa çıkarırken Meclis’te kudret vekillerinin yüzüne baka baka söylediğimiz ‘öğretmene pus sallanmaz’ sözünü alanlarda çınlatmak için buradayız.

“BU, MESLEK KANUNU DEĞİLDİR. BU, MESLEĞİ BİTİRME KANUNUDUR”

‘Öğretmen horlanmaz, öğretmene imtina etmek duyulur’ diyen Kimsesiz Baykurt’un yoldaşları olarak, öğretmene gocunmak, öğretmene onur için çıktığımız bu yolda, bizi tek külfet, tek yıldırma idraksiz çeviremez. Benzeri denge ve inançla ayrımsız dahi hoca sorumluluğu ile alanlarda ders vermeye devam edeceğiz. Hepinizin bildiği kabilinden, öğretmene danışılmadan adeta ayrımsız lütufmuş kabil sarayın ense odalarında, numaracı köşelerde lehtar sendika ve onların güya temsilcileri ile görüşülerek yapılan, sınav ilkin tevessül etmek amacıyla yanında getirdiği angaryalarla mesleğimizin üzerine kabus üzere çöken güya kanundan bahsediyoruz. Bu, çığır kanunu değildir. Bu, mesleği bitirme kanunudur. Öğretmenleri, doğrusu fakültelerinden çıkışlı oldukları ve ellerindeki şehadetname ile uzmanı oldukları konuda baştan sınava tabi ağrımak, yer gösterişsiz tabiriyle ahlaksızlıktır. Zaman, diplomasını belgesi kendisine gösterenlere, diploması olmadan kimesne ahkam kesemez.

“YENİ UNVANLAR, VAKIT KAYBETMEDEN ÖĞRETMENLER ARASINDA DEĞİL, VELİLERİMİZ VE ÇOCUKLARIMIZ ARASINDA DE BİR AYRIŞMAYA ÖĞÜN AÇACAKTIR”

Bu yasa; sözleşmeli, ücretli, amelî diye niteleyerek ayrıştırılarak sömürülen öğretmenlerin yıpranmamış unvanlar ile bir kez elan ayrıştıracak, okullardaki huzur ortamını ve himmet barışını bozacaktır. Yıpranmamış unvanlar, sadece öğretmenler ortada değil, velilerimiz ve çocuklarımız beyninde bile benzeri ayrışmaya posta açacaktır. AKP’nin, lehtar sendikanın torpili ile liyakatsizce atanan yöneticiler amacıyla kullanılmamış bire bir iş haline dönüşecektir. Bu, meslek kanundan haddinden fazla, aynı teneffüs aralığında hazırlanabilecek, dekoratif 12 maddeden oluşan, yürürlük ve tembel maddeleri geçtiğinizde 3-4 maddelik, öğretmeni kategorize eden sözde aynı kanundur. Zaman Avukatlık Kanunu 200 maddeden oluşurken 12 maddelik tıpkısı taslak, bire bir karalama metni öğretmenlerin önüne dercetmek, muallimlik mesleğine ve bu ülkenin geleceğine ihanettir, saygısızlıktır.

“RENCİDE EDİCİ SÖYLEMDE MEVCUT YÖNETİCİLER, EĞİTİME DAİR AĞIZLARINI AYIRMAK İÇİN NE KADAR YETERSİZ OLDUKLARINI BİR SEFER ELAN GÖSTERMİŞLERDİR”

Cumhuriyet kavramlarını yerel boş kullanarak içini boşaltmayı yöntem yerine belirleyen kuvvet, aynı taktik amacıyla bu kanunu bile muhannet etmiştir. Kanundaki kariyer başmaklarından birine ‘başöğretmen’ adının verilmesi, tartışılmaz ayrımsız hadsizlik. Bu ülkenin bir tane başöğretmeni olduğunu; bizlerin onun sıfatını paylaşmayı değil, onun bıraktığı mirası korumayı yegane saydığımızı alacak edemeyen zihniyete alelade hesapların yansımasıdır ve buradan benzeri yol daha haykırıyoruz: bu ülkenin, Yetişek-İş’li öğretmenlerin, tekmil aydınların bir yegâne başöğretmeni vardır; Mustafa Kemal Atatürk’tür. Meğer öğretmenlerin bakir unvanlara değil, âdemiyet onuruna uygun tıpkı ücrete çalışmaya, liyakatsizce atanan yöneticilerin mobbinglerinden ve keyfi soruşturmalarından kurtulmaya, anayasal tıpkısı hak olan garantili istihdama erişmeye, uydurulmuş kriterlere göre değil kıdeme bakarak ücret artışı almaya, öğrencilerini iktidarın sırtını sıvazladığı tarikatların elinden kurtarmaya ihtiyacı vardır. Öğretmenin eve boynu bükük, sınıfa düşünceli bire bir şekilde girmemeye ihtiyacı vardır. Dahi, kanunun dayattığı körlemeden dair sınava ‘yeterlilik’ adı verilmesi de öğretmene yukarıdan bakışın göstergesidir. ‘Öğretmen sınavdan korkuyor’ evet birlikte ‘korkmayın, imtihan dümdüz olacak’ kadar rencide edici söylemde mevcut yöneticiler, eğitime dayalı ağızlarını fora etmek için ne kadar güçlükle olduklarını benzeri sefer henüz göstermişlerdir.

Bize mecburi kılınan videolarda, hayatında bir misil üstelik sarıklı odası görmemiş, sarıklı odasında ücretli öğretmenin gözlerinin içine bakmamış eşhas, bize art perdeden karın veremez. 20 yıldır şaibelerle gündemden düşmeyen, şaibelerin karışmadığı yegâne benzeri sınav yapamayan kurumlar, bizim yeterliliğimizi, liyakatimizi ölçemez. Sayın Icra Vekili, zaman 1 milyona yakın atanamayan arkadaşlarımız hesabına, rastgele sene 100 bin arkadaşımızı asgari ücretin altında ve devletin kurumlarında ‘ücretli hoca’ adı altında emeğini sömürdüğünüz öğretmenlerin adına ve bugün yokluk sınırları adı altında tıpkı ücrete mahkum ettiğiniz geleceğin mimarları hesabına aynı sarıklı yerine buradan haykırıyoruz. Yeterliliğiniz ‘sıfır’, o koltuktan derhal ayrılın.

“BU UĞRAŞ HOPPADAK ÖĞRETMENLERİN ONURU İÇİN DEĞİL, AYNI ZAMANDA EĞİTİM SİSTEMİMİZİN İYİCE İŞLEMEZ AĞIL GELMESİNE ESIR ETMEK İÇİNDİR”

Buradan bilcümle meslektaşlarıma sesleniyorum: Sizin haklarınızı, size bu kanunu ve bu rencide edici sınav mekanizmasını reva gören Vekil’ın kulağına ‘sınavsız olmaz’ diye fısıldayıp, hemencecik sonraları sınavı hazırlama yarışına giren, sizin cebin terinizi gizli masalarda iktidarın memnuniyetine satan, yani Rum tabiriyle ‘kurtla avlanıp, kuzu ile avlayan’ soluk sendikalar savunamaz. Bilinsin kim kişmiri bire bir endişe üzere mesleğimizin üzerinde beliren bu patika kanununun itici gölgesi, milli eğitim sistemimizin üstüne düşmektedir. Bu savaş, elden öğretmenlerin onuru amacıyla değil, tıpkısı zamanda eğitim bilimi sistemimizin pir işlemez arkaç gelmesine mâni olmak içindir. Öğretmenler, zaman ile yarın arasındaki en hayat dolu köprüdür. Bu köprüyü yaşlandırmak isteyenler, ülkenin yarınlarını katletmektedir. “

Müttehit Kamu-İş Konfederasyonu Umumi Başkanı Mehmet Balık ise şöyle konuştu:

“Eğitim-İş’imiz, mücadeleyi 17 sene önceki başlattı, bitmeme ediyor. Sanmayın kim bu mücadele bugünün mücadelesi. Bizim mücadelemiz, Türkiye Cumhuriyeti mücadelesi, kuruluş mücadelesi, Atatürk’ün yolu mücadelesi ve mücadelemiz AKP iktidarı bitene büyüklüğünde bitmeme edecek. AKP iktidarından sonraları bile Cumhuriyet rejimini sağ selamet sürdürmek ve Cumhuriyet Altını rejiminden müstefit olmak amacıyla alanlarda olacağız. Eğitim-İş’in mücadelesi bitmedi, bitmeyecek, devam edecektir.”



Share: