Kuruyan göl, koyunlara otlak oldu

BURDUR’de 10 kilometrekare genişliğinde, 3 metre derinliğindeki Karataş Gölü, geçen yıl kuruyarak mera haline geldi. Eskiden 100 binin üzerinde kuşa yaşam alanı olan, 2’si endemik 8 soy balıkla bölgede yaşayanlara algı sağlayıcı göl, insanların yol yaptığı, koyunların otlatıldığı alana dönüştü.

Burdur’un Karamanlı ilçesindeki Göller Yöresi’nin yetişkin sulak alanlarından Karataş Gölü, sabık yıl ağız ağıza kurudu. Muhacir kuşlar için koskocaman azık ve yumurtlama alanı olan, lezzetli akarsu balıkçılığı ve tarım alanlarının sulanmasına katkısıyla bölgede yaşayanların rüşvet sağladığı göl, sonuç yıllarda tam yağmur olmaması, düzlük altı sularının azalması ve yağışsızlık dolayısıyla meraya döndü. Gölde oluşan merada çobanlar koyun otlatırken, bölgeye ziyarete gelenler, ‘Suya kazanmak ağır sıklet ve yasaktır’ mukayyet tabelanın çevresinde reviş yaptı. Kuruyan gölde kayığın çevresinde otlayan koyunlar ile bir vakitler balıkçılık yapanlardan mütezayit sepet ağlar görülüyor.

’40-50 YIL BOYUNCA BÖLGEYE HİZMET ETMİŞ’Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Bilim Edebiyat Fakültesi Dirim Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İskender Gülle, Karataş Gölü’nde inceleme yaptı. Göl karşı bilgi veren Prof. Dr. Gülle, “Burası oluşum itibarıyla özgün tıpkısı göl değildi. 1970’li yıllarda ‘Bahçeözü’ diyerek aşina aşağı benzeri su kaynağı vardı. Ant içerisinde havzadan mevrut farklı suları da kümelemek için 1970’li yıllarda Çap Akarsu İşleri yoluyla oluşturulmuş iri akarsu havuzu yerine görebiliriz. Onun amacıyla bile kimi vakit adı Karataş depolaması olarak bilinir. 40-50 sene süresince bölgeye hizmet etmiş, göl halini almış sulak alandı. Geçen yıla kadar sulak alanda su düzeyi ahit içerisinde dalgalanmalar gösterse üstelik ekolojik işlevini devam ettirebiliyordu” diye niteleyerek konuştu.’TEKRAR AKARSU TUTMASI ZOR’Güzeşte yıl bölgede yaşanan kuraklığın ve burada yaşayanların tehlikeli su ihtiyacından etraf Karataş Gölü’nün kuruduğunu vurgulayan Prof. Dr. Gülle, “Bu yıl bölgede yağışların normale andıran olmasına rağmen tıpkısı damla su tutulmadı. Bu göller veya sulak alanlar hele kuruduktan sonraki dönemlerde tekrar su tutmaları akıbet paye zordur. Zira aya toprağı suyunu kaybediyor, nemini kaybediyor, su seviyesi göl seviyesinin birlikte altına düşüyor ve esasen bu rezervuarların dolması, toprağın akarsu tatmin seviyesine ulaşması, bunun üzerine 1-2 metre akarsu birikmesi akıbet kademe edisyon tıpkısı boyut. Normalin çok üstünde bir akarsu girdisinin olması lazım” dedi.’KUŞ VE BALIKLAR NAMEVCUT OLDU’Karataş Gölü’nün su kuşları, biyolojik spektrum açısından önemine değinen Gülle, şöyle konuştu: “Şita aylarında çok vahim su kuşu popülasyonu görebiliyorduk. 100’ün üzerinde kuş türü kaydedilmişliği var. Sene süresince 100 binin üzerinde akarsu kuşu burada gözlemleniyordu. Çevrede 1 lime de kuş gözükmüyor. Su kuşları açısından ekolojik işlevini yitirdiği kadar balıklar açısından buut çok henüz biberli. Gölde 8 balık türü vardı. Bu balık türlerinin 2’si endemik türdü, hep namevcut oldu. Antrparantez şanlı miktarda sazan, sudak ve kerevit avcılığı yapılmaktaydı. Bu bile çevredeki vatandaşlar açısından oylumlu benzeri dirimsel kaynağıydı. Bura tekrar suyla dolsa üstelik hidrofil organizmaların ikame olması, balıkların, omurgasızların, akarsu bitkilerinin tekrardan ekosistem oluşturması amacıyla uzun yıllar gerekecektir. Yer beş altı 10 sene süresince akarsu seviyesinin kendisini koruması, ihtimal baştan balıklandırma çalışmasının yapılması gerekecek.”‘KARASAL EKOSİSTEME DÖNÜŞMÜŞ’Sulak alanın tamamen namevcut olduğuna özen çeken Prof. Dr. Gülle, “Sulak alanlar hele fesih olduktan sonra köylü dönüşü haddinden fazla zor oluyor. Burada tahribattan saraka etmiyoruz bulunmayan oluştan bahsediyoruz. Daha Çok bu sulak alanın kafasız dönüşü sonuç etap ağırlık olacak yahut tek şekilde eski halini göremeyeceğiz. Tavşan, gâvur, kertenkeleden oluşan karasal ekosisteme dönüşmüş. Bundan sonraki süreçte buranın kaderini iklimsel şartlar ve insanların etkinlikleri, yönetimsel faaliyetleri ve kullanma amaçları belirleyecek” dedi.

Prof. Dr. Gülle, 10 kilometrekare genişliğinde ve 3 metre derinliğindeki sulak alanın kurumasının bölgede yaşanan susuzluğun göstergesi olduğunu söyledi.



Share: