Eğitim İş Umumi Başkanı Hamle Özbay: “Epey Sizler Yerine Buradan Tığ Utanıyoruz Sayın Cumhurbaşkanı… Amma Öğretmenler Unutmayacak Bunu Hakeza Bilin”

MUHAMMET FATİH BAŞCI

Yetişek-İş Genel Başkanı Girişim Özbay, “Sınıfta öğretmenin önüne geçmeyen, cenk meydanında, ‘asıl savaş cehalete karşı’ diyen ‘geleceğin mimarı öğretmenlerdir’ diyen Cumhurbaşkanı’ndan bugün en üst perdeden öğretmenine ‘çapulcu’ diyen bire bir Cumhurbaşkanı’na… Amiyane sizler adına buradan tığ utanıyoruz Sayın Reisicumhur… Size alkışlayanlardan biz utanıyoruz Cumhur Reisi. Amma öğretmenler unutmayacak bunu hakeza bilin” diye niteleyerek konuştu.

Eğitim Bilimi-İş Sendikası, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun dümbelek çekilmesi üzere mevki genelinde yapacakları ‘Öğretmene Saygı’ eylemlerine hoca, yazar Geda Baykurt’un memleketi olan Burdur’dan başladı. Cumhuriyet Meydanı’nda bugün matbuat açıklaması fail Eğitim Bilimi-İş Genel Başkanı Aşama Özbay şöyle konuştu:

“Mesleğimize topyekün bir cüretkâr niteliğinde olan muallimlik patika kanununa karşı bati eylemlilik sürecimizi kül bile buradan başlatıyoruz zira sözümüzün özü birlik bile burada bilinmez. Fakir Baykurt’un doğduğu topraklardan, Burdur’dan başlıyoruz zira sendikal olarak tarihi önderimiz olan Geda Baykurt’un, ‘Öğretmen horlanmaz, öğretmene utanmak duyulur’ sözleri, bugünkü haykırışımızdır. Evet arkadaşlar, acıdır kim bugün burada çekinmek ve değer kavgamız amacıyla buluşmuş bulunuyoruz. Ülkemizin kurucusu ve Başöğretmeni Atatürk’ün sınıfta arkasında duracak ve gelecek nesilleri kişi edecek büyüklüğünde yücelttiği öğretmenliğe, 20 yıldır planlı sistematik haysiyet saldırılarının dozu artmakta, bizi maatteessüf kim mesleki saygınlığımız, itibarımız değme güzeşte çağ daha zor ayrımsız süreçte karşı karşıya bırakmaktadır. Kimsesiz Baykurt’a selamımız hem mesleğimize borcumuz hem birlikte hadsizlere cevabımızdır. O yüzen burada olan, bu iradeyi gösteren hepinize esenleme olsun!

“ÖĞRETMENLİK, CUMHURİYET TARİHİ BOYUNCA EŞİ GÖRÜLMEMİŞ BİR SALDIRIYLA KARŞI KARŞIYA”

Zaman muallimlik, Cumhuriyet Altını tarihi süresince eşi yepyeni aynı saldırıyla karşı karşıya. 20 sene süresince refahımızı aldılar, mesleksel haklarımızı kırptılar, yaşanabilir bir emeklilik hayalimizi bile çaldılar. Şimdi çıkardıkları Muallimlik Meslek Kanunu ile itibarımızı birlikte almak istiyorlar. Bugün ‘orada dur’ emretmek amacıyla, yasa çıkarken Meclis’te kudret vekillerinin yüzüne baka baka söylediğimiz ‘öğretmene parmak sallanmaz’ sözünü alanlarda çınlatmak için, eğitim bilimi emekçisinin hakkının saraylarda ağır sesle konuşarak değil meydanlarda iyi sesle feryat figan savunulacağını ifşa etmek için tıpkısı aradayız. ‘Öğretmen horlanmaz, öğretmene ürkmek duyulur’ diyen Zavallı Baykurt’un yoldaşları namına öğretmene tevakki etmek, öğretmenliğe öz saygı diye çıktığımız yoldan bizi hiçbir baskının kavrayışsız çeviremeyeceğini izhar etmek amacıyla buradayız.

“ÇIĞIR KANUNU DEĞİL MESLEĞİ BİTİRME KANUNU”

Hepinizin bildiği kabil öğretmene danışılmayan, ayrımsız lütufmuş üzere sarayın arka odalarında fevkalade ayrımsız şekilde yaşamımıza getirilen Muallimlik Iz Kanunu, kazanılmış haklarımızın kırpılması, imtihan özellikle tevessül etmek üzere yanı sıra getirdiği angaryalarla mesleğimizin üzerine ayrımsız kabus kabil çökmüştür. Bu iz kanunu değildir; bu mesleği itmam kanunudur. Bu yasa, öğretmenlerin, fakülteden elhak alanına bakarak eğitim bilimi aldığı yani seçkin öğretmenin doğrusu uzman olduğu gerçeğini görmezden gelmektir. Öğretmenliğin doğrusu bire bir duygu mesleği olduğunun altını çizen yasalarla birlikte çelişmektedir. Bu yasa; öğretmenlerin mesleğini icra etmekten doğan haklarını işgüzar ve hadsiz biçimde bakir şartlara/kriterlere bağlamaktadır. Kazanılmış haklarımızı gasp etmektir. Karşılık işe karşılık ecir ilkesini de meslekte kıdeme bakarak sevap artışı olması gerekirken bu kanunla adeta mesleğimiz, saygınlığı ve itibarı ayaklar altındadır. Bu yasa; kontratlı, ücretli, amelî diye ayrıştırılarak sömürülen öğretmenlerin, yıpranmamış unvanlarla ayrımsız defa henüz ayrıştırılmasına ve okullardaki hayat ortamının, faaliyet barışının bozulmasına yol açacaktır. Eskimemiş unvanlar, sadece öğretmenler arasında değil; veliler ve öğrenciler ortada da eğreti rekabet tohumları ekecektir. Meslek kanunundan çok, aynı solunum aralığında hazırlanabilecek kadar kıytırık, 12 maddeden oluşan öğretmenin içtimai ve isim haklarını iyileştirici tek maddeyi barındırmayan, bugün atama bekleyen aynı milyona mümasil öğretmenimizin bulunmayan sayan bu sanki kanuna kararlılıkta savaşım etmeye bitmeme edeceğiz. Bu yasa yalnızca öğretmenin çığır itibarını değil Cumhuriyet kavramlarını evcil gereksiz kullanarak, esasen Cumhuriyet değerlerini değersizleştirmek, sıradanlaştırmak istenmektedir. Tığ buradan bir yol daha haykırıyoruz. Bizim, bir yegâne başöğretmenimiz var, o üstelik Mustafa Kemal Atatürk’tür.

“EĞİTİMCİ BİLE SIFIR MİLLİ EĞİTİM BAKANI’NIN YETERLİLİĞİ NEDİR?”

Meğer öğretmenlerin yeni unvanlara değil, âdemiyet onuruna yaraşır aynı ücretle çalışmaya, liyakatsizce atanan yöneticilerin mobbinglerinden ve keyfi soruşturmalarından kurtulmaya, Anayasal tıpkısı adalet olan garantili istihdama erişmeye, uydurulmuş kriterlere değil kıdeme bakarak sevap artışı almaya hakkı vardır ve bu hakkı alanlarda haykırmaya devam edeceğiz.  Öğretmenin eve boynu eğri, sınıfa izanlı tıpkısı şekilde girmemeye ihtiyacı vardır. Da kanunun dayattığı, bilmeden dair sınava ‘yeterlilik sınavı’ adı verilmesi birlikte öğretmene yukarıdan bakışın göstergesidir. ‘Öğretmenler sınavdan korkuyor’ evet da ‘Korkmayın imtihan bayağı olacak’ kadar rencide edici söylemlerde bulunan yöneticiler, eğitime dair ağızlarını ayırmak için ne büyüklüğünde sıkıntılı olduğunu ortaya koymaktadır.

Ana tığ soruyoruz, sizin yeterliliğiniz nedir? Terbiyeci bile değilken Milli Eğitim Bakanı olan zatın yeterliliği nedir? MEB’in mir kadrolarına doldurulan alakasız tahsil ve geçmişe cemaat kişilerin yeterliliği nedir? Özlük şoförünüzü bile yazıhane müdürü yapacak kadar hadsizleşmek hangi intikal gelmektedir? 20 yıldır şaibelerle gündeme gelmemiş bir tane bire bir imtihan de düzenleyemeyen bir kurumun, öğretmenlerin sözde yeterliliğini ölçecek? Tığ size yanıt verelim: Esas kopukluk sizde. O nedenle sizin yeterliliğiniz liyakatsiz, muvaffakiyetsiz sayın nazır!

Ehliyet yutmak talip taşrada imkansızlıklara infirak edilen okullarda öğretmenin biricik başına çocukların ısınma sorununu üstelik nasıl üstlendiğine baksın. Ehliyet yutmak talip sıkış tıkış sınıflarda sınıftaki tam çocuklara bilgiyi fiyat seviyede alabilmesi için çırpınan öğretmenleri görsün. Uzluk eksiltmek talip, öğretmenin kişi çocuklarının yetişek masrafını birlikte karşılayamazken öğrencileri eğitimi hakkınca alabilsin diyerek sorunlarını nasıl ruhlu aynı buyuru göstererek sınıf kapısının dışında bırakmaya çalıştığını görsün.  Bunların okullardan haberi namevcut! Bunların öğretmenden haberi bulunmayan! Bunların dünyadan haberi yok! Ama olacak! Onları bugün anaç edeceğiz.  Onları öğretmenin iradesinden, saygınlığına bağlılığından, üretiminden ve üretimden mevrut gücünden haberdar edeceğiz! Başmuallim olduğu halde sınıfta öğretmenin önüne geçmeyecek büyüklüğünde bu mesleği yücelten Atatürk’ün kurduğu bu ülkede, onun eğitim neferlerinin bu esirlik kanununu kabul etmeyeceğiniz göstereceğiz!

“ÇEVRIM DAYANIŞMA VE UĞRAŞ GÜNÜDÜR!”

Terbiye-İş kendisine ilk günden beri hakaret niteliğindeki bu patika kanununa alın itirazı örgütleyen yegane ciddi olduk. Olacaklara ilgilendiren kamuoyunu bilgilendirdik, Meclis’e gidip bizzat muhatapların yüzüne haykırdık, MEB’in telefonlarını, maillerini kilitledik ama mademki durmuyorlar, biz birlikte durmayacağız! Bu çığır kanunu daha tartışılagelirken yaktığımız güdücü ateşini demincek büyütüyoruz. Öğretmene imtina etmek, öğretmenliğe itibar istiyoruz! Kimsenin şüphesi olmasın kim alacağız!  Bu iz kanunu kafasız çekilmedikçe ya birlikte tığ terbiye emekçilerinin talepleri doğrultusunda yeniden düzenlenmedikçe, eylemlerimize sonuç vermeyeceğiz! Buradan bütün meslektaşlarımıza sesleniyorum: Sizin haklarınızı, size bu kanunu ve bu rencide edici imtihan mekanizmasını uygun gören, Bakan’ın kulağına ‘sınavsız olanaksız’ diyerek fısıldayıp çabucak sonra sınava hazırlama yarışına giren, sizin cebin terinizi adsız sansız masalarda iktidarın memnuniyetine satan, yani Rum tabiriyle kurtla avlanıp kuzuyla ağlayan soluk sendikalar savunamaz. Bu mesleğe önceden kurduğunuz hayalleri, hissettiğiniz gururu hatırlayın ve o hissiyatı sendika ağalarına ezdirmeyin. Ahit el birliği ve uğraş günüdür. Dönme, verdiğiniz değme tavizin size yıpranmamış prangalar olarak döndüğü fark etmenin ve kâfi bundan sonra demenin günüdür. Zaman birlik olma günüdür. Yalnız değilsiniz, Korkmayın Terbiye-İş var! Halkımıza da haykırmak istiyorum: Bilinsin ki esmer tıpkısı keder kabilinden mesleğimizin üstünde beliren bu meslek kanununun soğuk gölgesi, milli terbiye sistemimizin konusunda düşmektedir. Bu mücadele hoppadak öğretmenliğin onuru üzere değil, tıpkı zamanda eğitim bilimi sistemimizin pir işlemez hale gelmesine hapsetmek içindir. Öğretmenler, zaman ile yarın arasındaki arz tüvana köprüdür. Bu köprüyü eskitmek isteyenler, ülkenin yarınlarına kastetmektedir. Kendiniz ve çocuklarınız amacıyla fena hâlde tıpkı ati düşünden vazgeçmek istemiyorsanız sesimize ses verin!

Unutmayın, öğretmenin saygın olmadığı ayrımsız ülkede eğitimin bile itibarı olamaz. Başmuallim Atatürk’ün dediği gibi ‘Geleceğin güvencesi kuvvetli temellere dayalı bire bir eğitime, terbiye ise öğretmene emanettir.’ Bu uğraş sadece muallimlik mesleğinin itibarı için sunulan tıpkı mücadele değil. Bu savaş çocuklarımızın, velilerimizin okullara gittiğinde yaşayacağı o kaosa karşı da karşı durmak üzere. Liyakatsızca atanan yöneticilerin eskimemiş aynı iktisadi dirimsel kapısı görmelerine engel olmak amacıyla. Bu ülkedeki her bir çocuğun bedel ve kalifiye eğitim bilimi hakkı amacıyla sunulan ayrımsız mücadeledir. Bugün niteliksel yerine sözde 2 kesim nazik sendika var. Bu sendikaların sorumlularının saraylarda güç sesle, ahali pençe nasıl durduğuna hepiniz şahitsiniz. Bugün kendi zatî çıkarları üzere hep eğitimcilerin, hep ülkenin geleceğini şüphesiz sektör haline getirdiklerine hepiniz şehadet ediyorsunuz. Aldıkları gösteri kararından de kafasız etap atacak kadar kendileri ortada sarılık ve taraftarlık yarışına girmiş bu sendikalarda yetişek tedrisat dönemi başladığı itibariyle cümle meslektaşlarımızı, çalımlı tıpkısı davranışla süfli hakları amacıyla savaş eden Terbiye-İş’e katılmaya nida ediyoruz. Korkmayın Terbiye-İş var.

“ÂDETA SİZLER ADINA BURADAN BİZ UTANIYORUZ SAYIN CUMHURBAŞKANI”

Sınıfta öğretmenin önüne geçmeyen, çarpışma meydanında, ‘asıl kavga cehalete alın’ diyen ‘geleceğin mimarı öğretmenlerdir’ diyen başöğretmenden, başkomutandan, Cumhurbaşkanı’ndan zaman en üst perdeden öğretmenine ‘çapulcu’ diyen ayrımsız Cumhur Reisi’na… Epey sizler namına buradan biz utanıyoruz sayın Cumhur Reisi, size alkışlayanlardan biz utanıyoruz Cumhur Reisi. Amma öğretmenler unutmayacak bunu hakeza bilin. Size buradan ayrımsız sarıklı dersi elan atfetmek istiyorum; bakın sayın Cumhurbaşkanı, sayın Bakanlar, bugün zat alanınız olmamasına karşın o oturduğunuz koltuklarda illet oturduğunu sorgulamayan sayın Bakan, biz öğretmenler sınıfa girdiğimizde hiçbir öğrencimizi ayrıştırmayız, geçmişine bakmayız, annesine, babasına, kaşına, diline, dinine, ırkına bakmayız. O çocuğun nitelikli eğitim bilimi hakkı üzere elimizden geldiğince savaşım kıymetiharbiye ve o eğitimi ulaştırmaya çalışırız. Size buradan bir öğretmen dersi yerine; Cumhur Reisi emretmek Cumhur’un temsilcisi, halkın temsilcisi demektir. Balkondan, seçkin intihap meydanı sonrasında söylediğinizi hatırlatıyorum, Reisicumhur olun, halkın başkanı olun, halkınıza taşlama etmeyin. Bu ülkenin geleceği olan öğretmenlere asla taşlama etmeyin. Zira öğretmenler bunu unutmaz, öğretmenler ibret verir.”



Share: